Hayat Bir Sahnedir: Roller, Maskeler ve Kimlik Arayışı

published on 17 June 2025

Tüm Dünya Sahne, Peki Seyirci Kim?

"Hayat bir sahnedir", der Shakespeare ve biz aslında doğduğumuz andan itibaren rol yapmayı öğreniriz; önce “iyi çocuk”, sonra “başarılı öğrenci”, “güçlü insan” ya da “olgun yetişkin” olmamız gerekir. Her yeni sahne için yeni bir maske takarız ve maske bizi kendimizden biraz daha uzaklaştırır. İnsan kendini korumak için maske takar, ancak neden taktığını, ne miktarda çıkarmadığını ve altında hangi yüzün kaybolduğunu unutur.

Bu durum yalnızca toplumsal bir mecaz değil, aynı zamanda nörobilimsel de bir gerçekliktir. Beynin ön bölgesinde yer alan prefrontal korteks, kişinin istemli hareketlerini yönlendirirken sosyal alanda uygun davranmasını, hareket etmesini bastırmasını ve sosyal rollere göre hareket etmesini sağlar. Yani bir bakıma, maskelerin beyninde kendisidir. Toplumdaki beklentilere ve normlara göre şekillenen bu davranışlar, dağıtımın dağıtım sistemleri aracılığıyla içselleştirilmiştir. Zaman zaman bu sistemler o kadar etkin hâle gelir ki, bireyin gerçek benliği ile toplumsal benliği arasındaki farkı ayıramaz olur.

Maskeler yalnızca gösterdiğimiz yüzler değildir; Bazen kendimize bile inandırdığımız yalanlardır: “Güçlüyüm”, “Alışkınım”, “Korkmuyorum”, “Umurumda değil” gibi. Oysa maskesiz kalmak, bedenen değil ama ruhsal bir çıplaklığa bürünmek gibidir; herhangi bir şeyi etkilemeye çalışmadan konuşmak, makyajsız aynaya bakabilmek, güçlü olmak zorunda olmadan ağlamak, gülmeden ve konuşmadan içten bir sessizlikle durmaktır.

Bu tür faaliyetler sırasında beynin limbik sistemi, özellikle de konuşulanların işlendiği amigdala, bastırılmasından çalıştırılır. Korku, kırgınlık, sevgi ya da yalnızlık gibi temel duygular ancak maskeler çıkarıldığında ortaya çıkabilir. Ancak bu süreç, beyin tarafından tehlikeli olarak algılanır çünkü dürüstlük sosyal olarak reddedilme riskini arttırır. Bu sosyal tehdit algısı ise sempatik sinir sisteminin devreye alınmasıdır. Bu nedenle maskeyi çıkarmak, nörobiyolojik açıdan ciddi bir cesaret gerektirir.

İşte o an insan, aynaya ilk kez gerçek anlamda bakar ve kendi gerçekleriyle yüzleşir. Bu yüz, belki olmak istediği kişi değildir; ama tam da gerçek kendisidir. Yine de maskeler tamamen sahte biri değil; Onlarında hayatta kalan rollerimizin yansımaları ve çoğu zaman bize ait parçalardır.

Belki de asıl mesele, bizi biz yapanın maskelerimiz mi, yoksa maskeler ortaya çıktıktan sonra ortaya çıkan gerçek mi olduğudur. Belki de ikisi bir bütündür; Her maskenin ardındaki yüzü saklar ama aynı zamanda gelişir. Maskeler bizi hayatta tutar, ancak maskesiz hâlimiz bizi hayata bağlar; çünkü ancak maskesizken gerçekten sevebilir, incinebilir ve var olabiliriz.

Maskesiz bir yaşam, beynin varsayılan mod ağı (varsayılan mod ağı) içinde yeniden özet, bilgi kazanmamıza olanak tanır. Ve işte tam da bu noktada Shakespeare'in karşılığını yeniden hatırlarız: "Hayat bir sahnedir, tüm kadınlar ve erkekler sadece birer oyuncudur. Sahneye girişleri ve çıkışları vardır; hayatı yedi perdeden oluşan bir oyun gibi yaşarız... Ama asıl oyun perdesi kapanınca başlar. İşte o zaman maskeyi ilk kim çıkaracak?"

Yazar:

Melis Sena Akyel

KAYNAKÇA

  • Buckner, RL, Andrews-Hanna, JR ve Schacter, DL (2008)
  • "Sempatik Sinir Sistemi: Savaş ya da Kaç Fonksiyonu"
  • Karaismailoğlu, Serkan. Dünyanın En Yalnız Beyni. Destek Yayınları, 2021
  • Karaismailoğlu, Serkan. Kalk Bi' Dopamin Demle. Destek Yayınları, 2022
  • Shakespeare. İstediğiniz Gibi

Read more